Bir Başarısızlığın Anatomisi -6- Zinciri Kırmak

2017 Mart Ayı…İstanbul…

 

7. GÜN

   Bir haftayı devirdik. Şu an için söyleyebileceğim şey : “Zinciri kırmadığım için mutluyum.” Uyanma saatinde üç beş dakikalık kaymalar olsa da hedefi tutturduğumu söyleyebilirim. Sabahları yaptığım 10 dakikalık egzersiz harika geliyor bana. Gerçekten uyanmama yardım ediyor mu bilmiyorum ama ballı limonlu su da sanki işe yarıyor gibi. Sabahları Işık uyanana kadar kendimle ilgili bir şeyler yapıyorum kahvemi içip kitabımı okuyorum ya da duş alıyorum ya da önceki günden kalan ev işlerini bu işlere boğulmadan halletmeye çalışıyorum. Ev işleri ikinci planda çünkü günüme ağırlıklı olarak bana iyi gelen keyifli işlerle başlamak daha iyi bence…

    Tek sorun, daha erken yatmanın bir yolunu bulamıyor oluşum kimi zaman ben istemediğimden, kimi zaman Hayat Işığım’ın etkisiyle kimi zaman Sevgiliyle vakit geçirmek cazip geldiğinden uyumak hep geçe kalıyor. Bu durum ilginç bir şekilde uyanma saatimi etkilemedi belki bunda uyanmak için iyi bir nedenimin olması, bu kez kırk gün kırk gecelik zinciri kırmak istemeyişimin etkisi var. Ancak yeterince uyuyamadığımda akşam 8:30 gibi enerjimin hızla düştüğünü kabul etmeliyim. Bu sorunu nasıl çözeceğim peki? İki seçeneğim var: Uyku saatimi erkene çekmek ya da vücudumun daha az uykuya da uyum sağlayıp sağlamayacağını görmek. Şimdilik şansımı ikinci seçenekte denemeye karar verdim çünkü işten gelip sürekli benim ilgimi isteyen 2 yaşında bir oğlum var ve açıkçası O uyuduktan sonra bir kaç saat de bana kalsın istiyorum.

     Bu noktada bir önceki yazıda bahsettiğim yere geldik. Neden yapıyorum bunları? Öncelikle en başta anlatmıştım fena halde kafamı dağıtmam gereken ve güçlü olmam gereken bir dönemdeyim ve bir haftalık tecrübem gösteriyor ki bütün bu yaptıklarım işe yarıyor. Kendimi iyi hissetmek için takıntılarımdan kurtulamıyorsam onları yönetmek gerektiğine karar verdim. Üstelik hayatımda yeniliklere çok açık olduğum ve yenilenmeye ihtiyaç duyduğum bir zamandayım. Mesela tam bir aydır et ve tavuk yemiyorum, bu yaşıma kadar getirdiğim yeme alışkanlıklarımı bir anda tek ettim. Ve yenilenmek, yeni şeyler denemek, kendi sınırlarımı ölçmek dikkatimi olumsuzluklardan uzaklaştırdığı gibi kendimi daha iyi hissettiriyor. Bu et konusunu ayrıca ayrıntılı yazacağım.

     Yine de bütün bu anlattıklarımın ötesinde bütün bu çabaların bir nedeni var. Yenilenmeye çalışmak, fiziksel ve ruhsal olarak iyi hissetmek için çabalamak, zaman yaratmaya çalışmak…Hepsi bir amaç için birleştiğinde gerçekten anlamlı ve kalıcı olabiliyor: Bu ilahi amaç ise üretmek- yaratmak… Bu dünyada insana gerçek anlamda hazların en büyüğünü yaşatacak şey ne diye sorsalar hiç kuşkusuz tek bir cevabım olur bunun için: Üretmek- yaratmak… Öyle büyülü bir süreç ki bu, her hastalığı iyi eder, her acıya iyi gelir, her mutluluğun katlanarak büyümesini sağlar. Benim değişmek, yenilenmek için gösterdiği çabanın asıl nedeni de bu işte yürüdüğüm yol boyunca ve yolun sonunda beni mutlu kılacak asıl ilaca ulaşmak… Kendimi, vücudumu, zihnimi yeni şeyler üretip yaratabilecek şekilde eğitmek…

10. GÜN

    10. günden merhaba Okuyucu. Buralar çok güzel henüz bütün günü enerjisi hiç bitmeyen bir android olarak geçiremiyorum ama yine de güzel. Hem sanırım o android olma hikayesi sadece bir hikayeden ibaret.

    Şimdi itiraf zamanı dün uyanmayı hedeflediğim saatten bir saat geç kalktım yani uyanabildiğimde saat 6.45 olmuştu. Bir gece önce geç yatmanın cezası diyelim buna. Evet önceki yazımda söylediğim gibi saat 22.30’da uyumak benimi için mümkün olmadığı gibi istediğim bir şey de değil. Yani bütün ailenizin yaşam ritmi yaşadığınız şehrin, çalıştığınız işin koşulları buna uygunsa neden olmasın. Ama İstanbul gibi eve ulaşmanın vakit aldığı, aile üyelerinin ancak akşam 5-6 gibi bir araya gelebildiği, yemekten sonra ancak birkaç saat birlikte ve başka bir şey düşünmeden vakit geçirebildiğiniz koşullarda hele benim gibi miniğiniz 9.30’da yatağa gidip 11’e kadar uyumamakta istikrarlı ise vücut ritmi için ideal olduğu söylense de benim 22.30’da uyumam imkansız.

     Her neyse 9. günde yaşadığım bu bir saatlik gecikme bizi bir başka konunun önüne getiriyor. Hedeflerimize doğru ilerlerken küçük başarısızlıklar karşısında nasıl bir tavır alacağımız konusu. Aslında bu soruya “Küçük başarısızlıklar önemli değil yola devam et” gibi bir cevap vermek gayet mantıklı görülebilir tabii ki yola devam etmeli ama cevabın ilk bölümünü daha dikkatli ele almak gerekir. Sigarayı bırakma sürecimde fark ettiğim ve fark ettiğimde ciddi bir aydınlanma yaşadığım önemli bir nokta bu. Bu arada sigarayı nasıl bıraktığımı da başka zaman anlatırım sana Okuyucu. Sigarayı bırakmaya çalışırken bu konuda samimi çoğu nikotin bağımlısı gibi bulabildiğim her şeyi okumuş, sigarayı bırakmayı telkin eden birçok yaklaşımla karşılaşmıştım. Size sigarayı bıraktırmak isteyenlerin çoğu sigarayı bırakmanın çok da zor olmadığı gibi bir algı yaratmaya çalışır. Size sigarayı bıraktırmaya çalışan birinin iyi niyetli olarak sizi yüreklendirmesi epey normal karşılanacak bir şey. Peki büyük bir sigara tekelinin CEO’su size “Sigarayı bırakmak aslında o kadar da zor değil” diyorsa??? Bu kadar iyi niyetli olamazlar değil mi? Evet değiller. “Sigarayı bırakmak aslında o kadar da zor değil” demenin içinde barındırdığı anlamlar şunlar: 1- Sigaraya başlamaktan korkma canın istemezse sonra bırakırsın o kadar da kolaydır. Başla sen başla…” 2- Sigarayı mı bıraktın bir tane içsen ne olacak yine bırakırsın nasıl olsa bırakmak o kadar da zor değil. Aaaa niye büyütüyorsun o kadar, iç sen iç son bir tane daha…

       İşte aslında kulağa gayet normal yüreklendirme cümleleri gibi gelen şeyler bazen beynimizde o çok gizli noktadaki madde bağımlısına ya da bizim şu andaki çalışma konumuz açısından bay- bayan korkunç atalet canavarına ihtiyacı olan besini veriyor. Özetlersem sevgili Okuyucu, küçük başarısızlıklardan büyük yılgınlıklara kapılıp vazgeçişe de bırakmayacaksın kendini, küçük başarısızlıkları normalleştirip ataletin yavaş yavaş seni ele geçirmesine de izin vermeyeceksin. Bu konuda yapılabilecek en iyi şey her yeni günün “yeni bir gün” olduğunu unutmadan aynı direnç ve pozitiflikle yola devam etmek. O gün başarısız mı oldun, hoş görme ama kafayı da takma yarın başarılı olacaksın.

     40 gün 40 gecelik deneyimiz açısından son durumu değerlendirirsek, bir robot olamadığım için dakikalarda ufak kaymalar olabiliyor ama hedef noktanın etrafındaki başarı dairesini genişletmemeye çalışıyorum.Bence şimdilik iyi gidiyorum sadece biraz daha enerjiye ihtiyacım var, bir süredir et de yemediğim için arada bir aldığım B vitamini kompleksi biraz enerji verdiği gibi bence sabah uyanmama da yardım ediyor ama asıl harikaları 10 gündür 10 ile 15 dakika arasında yaptığım yoga egzersizleri ve meditasyon yaratıyor.

      Hikayemizin dörtte birini yazdık okuyucu bakalım daha neler neler olacak…

11. GÜN…

     Dün gece saat 22.00 olduğunda daha fazla dayanamayıp uyuyakaldım. Altı yıldır çalıştığım bu iş yerinde ilk kez bu hafta serviste içim geçti uyuyakaldım. Akşamları felaket oluyor yorgun ve uykulu ve biraz da tahammülsüz oluyorum sanırım. Ama biliyor musun Okuyucu: Yine de harika hissediyorum. Her sabah erken kalkmak bunu becerebilmek çok güzel. Sabahları egzersiz yapmak, kahvemi içmek, sakin ve ağır bir dinginlikle güne başlamak, gecikme stresi yaşamamak bunlar harika hissettiriyor.

       Bütün bunların ötesinde 40 günlük bu yola çıkarken, hayatımın muhtemel bir kaosun eşiğinde olduğundan bahsetmiştim. Henüz hiçbir şey olmuş değil, belki hiçbir şey olacak da değil. Ama tüm bunlar yani kendimi yıllardır değiştirmek istediğim şeyleri değiştirme çabamın bana verdiği iyimserlik duygusu beni hayatın getirebileceklerine karşı daha hazır hale getiriyor, hissediyorum. Hatta tüm bu 40 gün 40 geceler serisinin sonunda belki yepyeni bir iş, yepyeni bir hayat kurarım sevdiklerimle. Her şeye bambaşka bir şekilde yeniden başlama cesaretini bulurum belki de. Kim bilebilir… Ama şimdi küçük adımlar atma zamanı. Büyük mesafeler atılan bütün o küçük adımların toplamıdır. Bunu sen de unutma Okuyucu…

15. GÜN 

     15. gündeyiz. Sabah uyanmak hala güzel ama gece uyanık kalmak hala çok zor. Çoğunlukla uyuyakalıyorum ya da bir şeyler okuyup yazmaya çalışırken görüşüm bulanıklaşmaya başladığından pes ediyorum. Ama iyi haber var okuyucu ilk günlerde akşam 8:30’da tükenen enerjim artık saat 11’e kadar beni idare ediyor. Gün içindeki uykusuzluk halinde de bariz azalma görüyorum. Bence bu süreçte aldığım B vitamini ve Ginseng takviyelerinin de biraz faydası oldu. Bir kere yatmadan önce B vitamini ve Omega 3 almanın sabah uyanmamda faydası olduğunu kesinlikle söyleyebilirim. Doğrusu hangisi bu konuda işe yarıyor yoksa ikisi birden mi işe yarıyor bilmiyorum ama hayatımın hiçbir döneminde olmadığı kadar ayık biçimde uyanıyorum. Gözlerimi açar açmaz kendime geliyorum ki bu epey iyi bir şey. Bir de ilk on günde gündüzleri yerde sürünmem üzerine araştırıp aldığım ginseng takviyesi var ki o da mucize yaratmasa da faydalı oldu bence. Bütün bunların ötesinde alışıyorum be okuyucu, sabah insanı olmaya alışmaya başladım.

     15 günlük toplu bir değerlendirme yaparsam. Giriştiğim bu 40 günlük macera hayatımın zorlu geçmesi gereken bir dönemini benim için harika bir deneyime dönüştürdü. Kendi dışımda yürüyen ve müdahale etmemin mümkün olmadığı şeylere takılmaktansa kendimle ilgili değiştirebileceğim şeyleri değiştirmeye odaklanmak ve bunu, bir eziyet çekiyormuşçasına veya birileri zorladığı için değil zevkle yapmak gayet iyi geldi bana. Sabah güne erken başlamanın her gün dünyanın en büyük hedefi olmasa da bir anlamı olan bu hedefi gerçekleştirerek güne başlamanın insanın öz güvenini arttıran bir tarafı da var Sevgili okuyucu. Sürekli yeni hedefler, yeni denemeler peşindeyim. Sadece erken uyanmıyor aynı zamanda düzenli egzersiz yapıyor, sağlığıma dikkat ediyor, vücuduma iyi davranıyorum. mesela dik durmaya çalışmak da epey keyifli bir deneme. Gerçi bu erken uyanmaktan bile daha zor olabiliyor bazen yine de deniyorum. O kadar iştahlıyım ki her şeyi aynı anda yapmak istiyorum: Dil öğreneyim, aynı zamanda bilgisayar kodlamayı öğreneyim, aynı zamanda kayıtlı olduğum ikinci üniversite derslerime çalışayım, matematiği yeni baştan öğreneyim vs. vs. vs. İçimde bu enerjiyi bulmak harika ve bütün bunlar sadece biraz erken uyanmakla başladı.

     Yine de sigarayı bırakırken olduğu gibi tuzağa düşmemek lazım Okuyucu. Kimin tuzağı mı? En büyük tuzakları kendimiz kurarız kendimize tabii ki. Bir yolda ilerlerken güvensizlik kadar erken sevinmek, birden fazla güvene kapılmak da tehlikelidir. Sigarayı bırakmaya çalışırken en büyük tehlike başardığınızı sanmak, düşmanınızı hafife almaya başlamaktır. Çünkü savunma sistemlerinizi gevşettiğiniz ilk anda beyninize saklanmış nikotin bağımlısı öldürücü darbeyi vuruverir. “Ahh artık bıraktım, tekrar başlamam bir tane içsem bir şey olmaz deyiverirken bulursunuz kendinizi”. Ve bom işte tüm emekleriniz çöpte.

Bizim 40 günlük maceramızda da dikkatli olmamız gereken bir hasmımız var elbet beynimize yerleşmiş küçük atalet canavarı… Ne zamanki tamam ben başardım istediğim şey oldum deseniz bu küçük atalet canavarınızın saklandığı yerden başını uzatmaya hazır olduğunu unutmayın. Bu hafta sonu ben de varlığını hissettim. Biliyorum hala orada bir yerlerde.

Şimdiye kadar olanlardan şu sonucu da çıkarabilirim: Motivasyonunuzu devam ettirmek için mutlaka yardıma ihtiyacınız var. Bu yardım çeşit çeşit olabilir mesela benim buradaki en büyük yardımcım sensin Okuyucu. Sana yazmak, olan biteni rapor etmek zorunda hissetmek beni devam etmeye zorluyor ki bu iyi bir şey. O yüzden sana teşekkür etmeliyim Okuyucu. Sanırım başarırsam birlikte başarmış olacağız..

19. GÜN 

Bugün uyanmam gereken saatten bir saat daha geç uyandım Okuyucu ve bu durum için söyleyebileceğim en yapıcı şey “Bir musibet bin nasihatten iyidir” gibi bir atasözü. Kalktığımda saat 7:20’ydi oysa hem saat beşte hem de beş kırk beşte uyanmış hatta Miya’nın taarruzları ile uyandırılmıştım. Uyandım uyanmasına ama kendi kendimi kandırmama izin verdim beş dakika daha, on dakika daha…Neyse işte malum şeyler… Önemli olan bugünün nasıl geçtiği. Okuyucu, bugün çok ama zor geçti. Daha yorgundum, daha isteksizdim, en önemlisi de daha tahammülsüz ve paniklemiş haldeydim. Bu kırk gün kırk gecelik denemeye başladıktan sonra neredeyse görünmez olan o huzursuz ruh hali birden başını gösteriverdi işte. Aynı olaylar dün, önceki gün, önceki hafta olduğunda nasıl da sakin tepkiler vermiştim oysa. Miya masaya çıktığında bugünkü gibi çıldırmamıştım. Işık zıvanadan çıktığında nasıl da sakin kalabilmiştim son iki haftadır. Daha dün anneme son zamanlarda hiç olmadığım kadar sakin ve dingin olduğumu söylememiş miydim? Oysa bugün… Ne zordu…

Belki iki saat daha az uyumanın böyle harika etkileri olması sana anlamsız geliyordur. Belki de abarttığımı düşünüyorsun. Ama sanırım işin sırrı şurada beni daha sakin ve evet bu nedenle daha mutlu yapan şey daha az uyumam değil. Beni daha mutlu yapan şey uyumak yerine yaptığım şeyler. Eskiden uyuyarak geçirdiğim o iki saatte şimdi egzersiz yapıyorum, meditasyon yapıyorum, dinginleşmeme izin veriyorum hiçbir telaş olmadan fiziksel ve ruhsal olarak güne hazırlanıyorum. İşte bugünkü uyuyakalış o iki saatin ne kadar şey değiştirdiğini fark etmemi sağladı. Gerçekten de bir musibet bazen bin nasihatten daha evla olabiliyormuş.

Not: Bir de şu akşam yorgunluktan kendimden geçme hali olmasa her şey süper olacak. Daha önümde 20 günden fazla var bakalım bedenim kabul edecek mi yeni halimizi?

selective focus photo of black metal chain
Photo by Joey Kyber on Pexels.com

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: