Değişim

Kitap okumak konusundaki yerleşmiş bütün alışkanlıklarım ve inanışlarım sadece birkaç ay içinde değişiverdi. Doğrusu eskiden okuduğu kitabı bitirene kadar yanında gezdiren, kitap pek sarmadıysa bile bitirene kadar kendine eziyet etmek pahasına başka bir kitaba dokunamayan ben, şu anda aynı anda dört kitap birden okuyorum üstelik bunların ikisi basılı kitapken biri e-kitap diğeri ise sesli kitap. Yani asıl köklü değişim kitap okuma biçimlerimde oldu. Belki de yaşamımın akışına bir türlü uyduramadığım için eskisi gibi kitap okuyamamak nedeniyle sızlanmayı bırakıp kitaplarla kurduğum ilişkiyi yeni araçlarla çeşitlendirerek yaşam biçimime uydurmak bu yıl yaptığım en iyi şeydi. Nasıl mı? Anlatayım:

Öncelikle İzmir’de tanımaktan mutluluk duyduğum ve sürekli görüşemesek bile gerçek ve samimi bir bağ kurabildiğim ender insanlardan biri olan Şehriban sayesinde – ki bu kişilerin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor ama başka bir yazıda anlatırım bu samimiyet, içtenlik ve derinlik mevzularını, dedikodu yaparız biraz İzmir usulü şimdilik geçiverelim bunları– telefonuma indirdiğim bir e-kitap uygulaması, bir anda binlerce kitaba istediğim her an ulaşmamı sağlayınca gözüm açılıverdi. Şehriban’dan özellikle bahsetmek istedim çünkü önerisi çok şey değiştirdi hayatımda minnettarım bu nedenle.

Metroda, vapurda, beklerken, yemek yerken ve yürürken bile tek elle okuyabilmek, her an kitaba ulaşabilmek beş yaşında bir çocuğu olan ve tarihe karışmasını umduğum geri kafalı klasik mesai saatleriyle çalışan benim gibi birine ne kadar çok zaman kazandırdı bir düşünün. Bu arada günün sonunda sadece posamızı evimize götürebilmek için uzun saatler çalıştığımız, çoğu zaman gerçekten anlamlı hiçbir yönü olmayan saçma sapan işlere bütün varlığımızı adamaya zorlandığımız ve en verimli çağlarımızı, yaşamımızı çalan çalışma biçimleri de bir başka yazının konusu, onu da konuşuruz ama şimdilik geçiverelim bu konuyu da.

Sonra sesli kitaplar girdi hayatıma. Kabul etmem gerekir ki başlarda epey ön yargılıydım ve bir kitabı dinlemenin onu okumanın yerine geçemeyeceğini düşünüyordum. Bu nedenle uygulamayı indirdikten sonraki birkaç ay pek verimli kullanamadım. Sonra bir şey fark ettim. Uygulamada- ben storytell kullanıyorum- okuyucu sesini hızlandırdığımda dinleme performansım inanılmaz derecede yükselmeye başladı. Yani kayıt hızını 1x’den 1,5 x hızına hatta sonra kimi kitaplarda 1,75 x hızına çıkarınca çok daha odaklanmış hatta kimi zaman soluk soluğa heyecanlı dinlemelere dönüştü benim sesli kitap tecrübem. İşin ilginç bir yanı da beynin bu okuma hızlarına çok çabuk uyum sağlayabilmesi.

Bunun nasıl bir etkisi oldu derseniz yüz sayfalık bir kitabı yaklaşık bir saat on beş dakikada dinleyip bitirebilmeye başladım. Bu da işten çıkıp eve gidene kadar yürürken, ayakta yolculuk ederken okuyabilmek/dinleyebilmek kısacası basılı bir kitabı okumanın mümkün olmadığı anları da boş geçirmemek anlamına geliyor ve harika bir şey. Ayrıca özellikle bazı seslendirmeler öyle başarılı ki kendim okusam o kadar zevk alamazdım doğrusu.

Peki okumak ve dinlemek arasında zihinsel verim açısından bir fark var mı? Açıkçası bu konudaki bütün ön yargılarım silindi gitti. Nasıl e-kitap konusunda “e-kitapların basılı kitapların yerini alamayacağı, kitap kokusunun keyfinin başka olduğu sözleribu arada nedense bu kitap kokusuna takanların en azından bir bölümü pek de kitap okumuyor gibi geliyor bana-” benim için artık bir şey ifade etmiyorsa artık sesli kitaplar konusundaki ön yargıların da yersiz olduğunu düşünüyorum çünkü kitapları dinlerken de okumaya eş bir keyif aldığımı söylemeliyim. Sonuçta okuduğum basılı kitapları ve e-kitaplar dışında sadece üç ayda irili ufaklı da 13 kitap dinlemişim ve her biri epeyce canlı zihnimde. Daha ne olsun?

Bütün bunların ötesinde belki de en önemlisi yukarıda bahsettiğim 19. yüzyıldan kalma çalışma biçimleri ve ilişkileriyle hayatımızdan çalınanlara karşın; yürürken, ayakta dururken, bir vapurda hiç de sevmediğimiz ve bizi yavaş yavaş, içten içe çürüten işliklerimize giderken kurtarabildiğimiz her an için, günlük hayatın ve gereksiz ilişkilerin insanı paçalarından aşağı çeken sıradanlığına karşın beni Gogol’un, Philip K. Dick’in, Jules Verne’in ve daha binlerce yazarın heyecan verici zihnine kaçıran, işime yarayan her yöntem için minnettarım.

Yorumlar kapatıldı.

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: